Beschreibung
Iranli, tasavvuf ehli, sair Feridüddin Attar tarafindan XII. yy.da yazilmis olan Esrâr-nâme XV. yy. da Tebrizli Ahmedî tarafindan Türkçeye çevrilmistir. Bu eser ile Attarin eseri arasinda 3 hikâyenin ayni olmasi disinda fazla bir benzerlik bulunmamaktadir. Esrâr-nâme, Türk Edebiyatinda kabul gördügünden, fazla sayida manzum ve mensur edebî esere kaynaklik etmistir. Attarin Esrâr-nâmesi ile birebir benzerlik gösteren eser ise, XVI. yy.da Huzûrî tarafindan yazilmistir, 4454 beyitten olusan bu Esrâr-nâme, çok sevilmis ve çesitli müstensihler tarafindan istinsah edilmistir. Eser konu itibariyle vahdet-i vücut anlayisi üzerine kurulmustur. Bu dünyada her ne varise Allahin yansimasidir, asl olan ahiret hayatidir, bu dünyada sahip olundugu sanilan her sey geçicidir. Vahdette yok olunmadikça sirra vakif olunamaz. Insan, ister padisah olsun isterse dilenci sonuçta her ikisi de toprak olacaktir. Öyle ise bu dünya için çalisip gam çekmenin de faydasi yoktur, önemli olan ebedî hayat için çalisip biriktirmek ve huzura eli bos çikmamaktir.
Autorenportrait
Erzurumluyum. Atatürk Üniversitesinde önce Fransiz Dili ve Edebiyati bölümünde Lisans, sonra Türk Dili ve Edebiyati Ögretmenliginde Yüksek Lisans ve daha sonra da Eski Türk Edebiyatinda Doktorami yaptim. 22 yil kamuda çalistim.2013'den itibaren Artvin Çoruh Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde ögretim üyesi olarak görev yapmaktayim.